18 Ağustos 2011 Perşembe

Yalanın Doğaçlaması Olmaz…by E.D.

Bugün kuzenim Omyo ile birlikte kahveye nargile içmeye gittim. Ne zaman kahveye gitsem kendimi masküler hissediyorum. Rahatlıkla “hoopp, birader “ diye bağırabileceğiniz yegane yerlerden biri orası. Kimse yadırgamaz. Kuzenimin nargilesinden bol bol otlandıktan sonra masamıza bir çocuk geldi. Sakız satan kendi halinde bir çocuk. Görseniz çekinirsiniz. Üstü başı pek temiz olmayan gecenin o saatinde 2 sakız satmak için belki ailesinin gönderdiği bir çocuk. Okuyor mu okumuyor mu onu da bilmiyorum ama insanı ilk bakışta tedirgin ediyor. Evet bizim yaptığımız çok büyük acımasızlık bu çocukları toplumdan biz dışlıyoruz. Biz genellemeler yaparak bu çocuklara yüzüne bir bakışta “kötü” damgasını vuruyoruz. Hele ki ben sakız satan mendil satan dilenen insanlardan çok korkarım ve çekinirim. Huzursuz olurum yanıma geldiklerinde ve nitekim bu çocukta da böyle oldu. Kuzenimin yanına geldi sohbet etmek için. Konuşmaya başladılar. Belki başkası olsa gönderir kalbini kırardı ama kuzenim kırmadı git demedi hiç bir şey söylemedi. Başta çok kızdım rahatsız oldum çünkü diyorum ya aptal toplumsal genellemeler diye. Ben de toplumun o kesiminin hatası sıkça yapıyorum ama bir süre sonra baktım kuzenim rahatsız olduğumuzu anlamış olacak ki kalkalım dedi. Çocuğa da gülümsedi ve çocuk “ver abi hesabınızı toplayayım” dedi. Ben de baktım boş boş. O benim korktuğum belki de hadsizce içimden yargıladığım bacak kadar çocuk hem işletme hem iktisat okumuş benden kat daha hızlı bir şekilde ve kafadan karmakarışık bir hesabı saniyede topladı.  İnanamadım. Sonra kahvedeki adam topladı yazarak ve yanlıştı çocuk o kadar emindi ki bir daha toplattı ve çocuğun dediği çıktı. Sakız satan çocuk kasada duran adamdan benden bizim masamızda okumuş etmiş görünen herkesten kat ve kat iyi bir matematik zekasına sahipti. Ziyan olacaktı ama hatta olmuştu. O çocuğa kimse gereken özeni göstermeyecekti. İçinde iyi bir çocuktu kuzenimin o babacan tavrından dolayı sohbet ediyorlardı belki, çünkü kuzenim yadırgamaz insanları sınıflandırmaz. Herkesle oturur konuşur, doğru olanı yapar sonunda da benim gibilerin çektiği vicdan azabını çekmez. O çocuğun içinde neler var acaba ben öyle rahatsız olunca üzüldü mü diye acaba vicdanıyla hesaplaşacağına öyle acayip hareketler yapmaz.  Kendimle ilgili en sevmediğim huyum önyargım zaten. Aslında çok yaygın ve tedavisi olmayan bir hastalık bence bu. Ama asıl konuda benim önyargım değil.
Bu durumu şuna bağlıyorum. Bizim hükümetimiz Tikky kızlar gibi. Dışarıdan baktığınızda süslü belki albenisi de var ancak içine baktın mı kof aslında bir halt yok. 3-5 süsle bir şeye benzetmiş kendini ama yaklaştın mı ne mal olduğunu anlıyorsun. Sürekli yok yer altı yatırımı, çevre düzenlemesi, mimari yenilemeler vs. ama halka insana yatırım sıfır. Düşünsenize yeraltımız,sokaklarımız bahçelerimiz çok güzel ama halkımız, gençlerimiz sokaklarda ziyan oluyor,sakız satıyor ama yine söylüyorum sokaklarımız süper. Sürekli kuaförde saç makyaj yaptıran son moda kıyafetleri ile en pahalı çantasında köpek gezdiren uzaktan dikkat çeken ama yakına geldiğinizde boş boş bakan kızlardan ne farkı var bu hükümetin.
Reklamlarımıza kapılıp ülkemize gelen insanlar bu ülke madem bu kadar güzel halkına neden özen göstermiyor demeyecekler mi. Sokaklarda hırsızlık bu kadar yaygınken isterseniz var olmayan ülkeyi vaat edin; kim gelir. Biraz gerçekçi olmak gerek. Yollara saçma sapan süslemelere yatırım yapabilecek bir ülke değiliz biz. Türkiye Etiler’den Bağdan Caddesi’nden Nişantaşı’ndan ibaret değil maalesef. Aslında şu seçim gezilerinden siyasetçiler gezdikleri şehirlerde biraz sağa sola baksalar belki görürler ülkenin halini ama o sırada arabalarında seçim için atacakları yalanları yazdıkları kağıtlara öyle bir gömülüyorlar ki gözleri başka bir şey görmüyor. Ezberliyorlar o konuşmaları ki hatalı bir şey söylemesinler sonuçta yalan söyleyecekler ve yalanın doğaçlaması olamaz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder