11 Ağustos 2011 Perşembe

Senin neyine Sex and the City otur izle sen mis gibi Türk dizini –Öyle bir geçer zaman ki-... by E.D.


Birkaç gün önce Sex and the City dizisini baştan izleme kararı aldım ve çalışırken bir yandan da diziyi takip ediyorum. Gel gelelim diziyi izlediğim günlerden biri salıya denk geldi ve Sex an the City’den ani bir hızla Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisine geçiş yaptım. Beynimin ambale olması kaçınılmazdı haliyle. İki diziden kısaca özet geçmek gerekirse Carrie Mr.Big ile tatile gitmemişti ve kavuşamayacakları korkusuyla genç erkeklerle partilere katılıyordu tam o sırada Ali Kaptanın başladığını anladığımda televizyona geçtim ve izlemeye başladım. Yine korkunç bölümlerinden biriydi ve Cemile tecavüze uğruyordu. Yıllar, ülkeler çok farklı; yaşanan hayatlar vs. bambaşka iki dünya adeta. Oturup bunun üzerine boş boş düşündüm. Bir kere ilginç olan bir şey var ki yurdum insanı mazoşist. Eminim artık bundan çünkü hangi normal topluluk böyle bir diziyi rekor reyting oranları ile izler. Biz acıdan zevk mi alıyoruz sorusunun cevabı bence Fatmagül ve Cemile. Düşünün bir kere Fatmagül’e de tecavüz edilen sahnede reyting patlaması yaşanmadı mı… Aslında böyle bıçak sırtı konularda keskin yorumlar yapmak çok tehlikelidir ama nasıl bir halkız ki bu durumdan zevk alıyoruz. Neden zaten mutsuz olan toplumu mutlu etmeye çabalamak yerine böyle pesimist dizilerle halkı daha da demoralize ediyorlar. Acaba komplo teorilerinde söylendiği gibi Türk halkının acıdan zevk alması ve aile yapısının bozulması için Amerikanın kurduğu kumpaslardan biri mi…
Bu sorular kafamı kurcalarken amacını elde etmiş bu Elm sokağı havasındaki dizilerin aslında ne kadar etkili anladım. Şöyle ki gün içinde liseden arkadaşlarımla buluştuk ve güzel bir kafede sohbet ettik. Konuşmaya başladığımızda en yakın arkadaşlarımdan birinin aslında mutsuz olduğu bir ilişkide kendince saçma çabalar verdiğini fark ettim. Çok üzüldüm ve kızdım çünkü aynı hataların kat ve kat fazlasını yapan ben mutsuz giden ilişkimin bitişiyle beraber yeniden hayata döndüm. Birkaç ay öncesine kadar kabuslarıma girmesine rağmen son veremediğim saçmalığın bitişinde canım çok yanar diye korkarken bu kararı duymamla birlikte nefes aldığımı ve haliyle beynime de oksijen gittiğini hissetmeye başladım. Artık o kasvetli mutsuz günler bitmişti, kurtulmuştum. Bunun üzerine adettendir kendimi bir süre sokaklara vurdum ve ardından eski, normal hayatıma geri döndüm. Arkadaşıma da bunu anlatmak için dil dökmeye başladım. Hani ilkokulda aşı günü siz aşı olduktan sonra arkadaşlarınızı cesaretlendirirsiniz ya; “hiç acımadı yaa” diye , işte benim de tam olarak yapmak istediğim buydu.  Acımayacak demek istedim biraz sert bir üslupla. Hayır arkadaşlarım bence benim kıymetimi bilsin bıraksınlar manitalarını kıza derdiimi anlatmak için  Tarkan’dan bile alıntılar yaptım resmen.-gel gel gel güzelim gel hiç acımıycak ,diye- şarkılar söyledim. Ama işte yurdum çilekeş kadını acıya doyamıyor illa yaşayarak görmek derdinde. Aç izle ablacım Sex and the City bak gör kadınlar da ne kadar tehlikeli olabiliyor. Ya bir kere bana sorarsanız Samantha Ali kaptandan kat be kat tehlikeli bir varlık sizce de öyle değil mi.  Ayrıca ben demiyorum ki birden öyle kabak çiçeği gibi açılsın, ama bıraksın canım bu işleri. Olmuyor işte dinlesin beni, kim bilir ne güzel geçebilecek günlerini harcıyor bu çocukla kızıyorum hem de üzülüyorum. Yaptığım hataları başkası yapınca yaşlı teyzeler gibi canım pahasına uyarıyorum. Lütfen yurdum kadını bırakın şu “kan kustum kızılcık şerbeti içtim” ayaklarını. Bayanlar bu sadist herifleri acaba değişir mi diye hayatınızın merkezine koyuyorsunuz ya, her yaptığı manyaklığı görmezden gelip bir gün düzelir diyorsunuz ya, ayrılmayayım onsuz yaşayamama cart curt mızmızlanıyorsunuz ya işte bunların hepsi silme yalan ve maalesef siz de bunu biliyorsunuz. Hiçbir adam size yaptığı işkenceleri bir gün bırakır umuduyla beklediğiniz için kendini değiştirmez. Neyse odur yani boşa umutlar beklemeler kısacık ömrünüzden geçip gidecek değersiz birkaç günden fazlası olamaz. İnanın yaşadım, biliyorum. Bittiği noktada Seda Bacı gibi tekmeleyivereceksiniz. Size acımayana hiç acımayacaksınız. Beni dinleyin hayat bir serserinin peşinde heba edilemeyecek kadar kıymetli. Sonra valla herifi bütün çilesini yokluğunu siz çekersiniz. 30 yaşında bir bakarsınız aynaya 50 yaşında gibi duruyorsunuz ha bir de sizin hanzonuz da üzerinize bir Caroline getirir  al başına belayı. Artık bıçaklaması var, evi yakması var… Var da var.  Ayrıca bu dizileri izleyip de hayata umutlu bakmak da çok zor. Düşünsenize bunu izledikten sonra bir insan nasıl olumlu bakabilir hayata. İnsanların başına gelmeyen kalmıyor. Bir de demezler mi bu dizi aslında gerçek bir hikaye imiş  filan. Tam şehir efsanesi işte insanları inden cinden daha çok korkutan bir söylenti. Bu cümleyi kurduruyor bize : “ hakikaten var demek böyle manyaklar.” Umutsuzluğa kaptırıyor bizi yanlış çok yanlış…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder